Küçücük Bir Umuttan Başarı Dolu Bir Hayata

.... yılının son günleri odama son derece üzgün ve hüzün dolu yüz ifadesiyle bir anne ve baba giriyorlar. Aslında konuyu üçümüz de biliyoruz. Çocukluk çağında dördüncü sıklıkta görülen ve oldukça ölümcül seyreden bir kanser nedeni ile tedavi etmeye çalıştığımız çocuklarının hastalığı tüm çabamıza karşın ikinci defa yaygın bir şekilde nüks etmiş durumdaydı. Tıp ne yazık ki bazen hastalıklar karşısında çaresiz kalabiliyordu. Çoğu zaman aileler veya hastalar tarafından apaçık bilinmese, hissedilmese de hekimler bu çaresizliğin yarattığı hüznü hasta ve hasta tarafında olanlar kadar yüreklerinde hissediyor ve en az onlar kadar üzülüyorlar. Aynı durum bu hastam için de söz konusu idi ve neredeyse son iki yıllarını kliniğimizde geçirmiş olan ebeveynler çocuklarının hastalığı hakkında kaçınılmaz bir şekilde kötü bir sonun yaklaşmakta olduğunun farkındaydılar. Biz de kliniğimiz çalışanları da onlarla birlikte bu üzüntüyü yaşıyorduk.

 

Birlikte hastamızın son durumu ve geldiği noktayı, çaresizliğimizi açık açık konuştuk. Onlar da seçeneklerimizin, yeni kemoterapi protokolleri ile başka bir tedavi deneme şansımızın giderek yok olmakta olduğunu biliyorlardı. Amerika Birleşik Devletlerindeki kemik iliği nakli üzerine olan eğitimimi tamamlayıp yeni dönmüştüm. Aileye bu aşamada artık ilaç tedavilerinin bizi pek başarılı kılamayacağını ancak bir deneme olarak kemik iliği nakli deneyebileceğimizi, bunun bu noktada düşünülecek tek seçenek olduğunu, ancak bunun bir yüzde yüz başarı ve çıkış kapısı olarak görülmemesi gerektiğini, hastanın genel durumunun bazen bu işlem sırasında yapılacak uygulamaları bile tolere edemeyebileceğini anlattım. Hep birlikte hissettiğimiz acı, üzüntü, hüzün ve hastalık karşısındaki çaresizliğimize karşı dik durmaya çalışıyor olmamız belki de oransal olarak çok küçük olabilecek bir başarı ihtimali için de olsa bu seçeneği değerlendirme cesareti veriyordu. Aileye olası bütün riskleri uygulamanın aşamalarını anlattım. Onlara düşünüp karar vermeleri için ertesi güne kadar süre verdim.

 

Ertesi sabah tekrar geldiklerinde başarı için çok düşük bir şans bile olsa bunu denemek istediklerini belirttiler. Bunun üzerine ekibimize işlem için hazırlıklara başlamaları için talimat verdim. Henüz kliniğimizde hastalara bu işlemi yapacak ünite inşaatı bitmediği ve hazır olmadığı için erişkin hastaların kemik iliği nakli yapılan üniteden bir odayı kullanmak için ilgili arkadaşlardan izin ve destek rica ettim. Bu işlem hasta için yeni bir hayata açılan pencere olduğu kadar benim için de aldığım eğitimle ilgili olarak yapacağım ilk kemik iliği nakli olması açısından da önemliydi. Sanırım ikimiz de kaybetmek istemiyorduk. Her şeyden önce bunu başarmak için çok yüksek bir arzu taşıyor ve umut ediyorduk.

 

Gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra nakil işlemin sıralı basamaklarını uygulamaya başladık. Uygulayacağımız yöntem Türkiye’de ilk defa yapılan bir protokol ile kök hücre nakli idi. Bütün ekip olarak, biz de aile kadar heyecanlı bir bekleyiş içindeydik. İki aşamalı bir planlama ile ardı ardına hastamızın kendi kanından elde ettiğimiz kök hücrelerle iki kök hücre nakli gerçekleştirdik. Sonrasındaki günler hastamız, ailemiz ve bizim için gerçekten zor günlerdi. Hastamızda işlemin ve uyguladığımız ilaçların olası bütün yan etkilerini ve komplikasyonlarını gördük. Gerçekten zor ve katlanılması güç bu komplikasyonlara ve onların tedavilerine büyük bir olgunluk ve yaşama tutunma azmiyle katlanan ve en kötü anından bile bize tebessümle bakabilen hastamız bizim başarma azmimizi güçlendirdi. Zor günleri ve olayları giderek ardımızda bıraktık. Büyük bir merak ile naklettiğimiz hücrelerin çalışıp çalışmayacağını ve beraberinde hastalığı yok edip etmediğimizi bekler olduk. Yaklaşık üç hafta sonra kemik iliğinin çalıştığına dair ilk sinyaller gelmeye başladı. Gerçekten hepimiz bir bayram sevinci ile bürünmüştük. Günler içinde hastamızı yaklaşık 2 aya yakın yaşadığı o hücre şeklindeki steril odadan çıkarmayı başardık. Ardından düzenli ve sürekli kontroller ile kemik iliğinin aktif olarak çalıştığını ve hastamızın hastalığının devam ettiğine dair hiçbir işaret bulunmadığını gördük. Mutluluğumuz giderek büyüyordu. Zaman su gibi aktı nakil işleminin birinci yılında hastamızın yeniden doğuşu olarak doğum günlerini kutlamaya başladık. Bu aile için, bizim için ve diğer hastalar için giderek büyüyen bir sevinç ve umut tablosu yaratan bir durumdu. Diğer hastalar da umutlarını artırmaya daha sıkı hayata bağlanmaya başladılar. Günler günleri yıllar yılları kovaladı. Hastamızın hastalığı bir daha nüks etmedi. Artık diğer sağlıklı çocuklar gibi hayatını sürdürmeye başladı. Nitekim o da diğer arkadaşları gibi okula, spora, kurslara devam eder oldu.

Yıllar sonra bir yaz günü beni ziyarete geldi. Üniversite sınavında Hacettepe Üniversitesi Mühendislik Fakültesini kazandığını söyledi. Geçirdiği o zorlu yolculuğu ve oransal olarak çok küçük olan yaşama tutunma şansı için verdiği eşsiz çabayı, katlandığı acı ve sıkıntıları hatırladık. Buruk bir hüzün büyük bir sevinçle süslendi. O Türkiye’de geçirdiği hastalıkla ilgili olarak kemik iliği nakli olan ve yaşayan hastalar arasında birinci sıradaki yerini koruyor.

Elde ettiğimiz başarı bizim olduğu kadar onundu. Onun her türlü zor şart altında verdiği yaşama tutunma çabası takdire değerdi. Asıl o başardı. Küçücük bir umuttan büyük ve başarılı bir hayat yeşertti. Bu nedenle bu tür hastaları olan ailelerin tedavileri sırasında ümitlerini hiç kaybetmemelerini diliyorum. Başarı bazen hiç tahmin edilmeyen bir noktadır. Önemli olan hekim, hasta ve aile işbirliğinin iyi ve sağlıklı kurulmuş olmasıdır.

Hepinize güzel ve sağlıklı günler diliyorum.


Okunma Sayısı : 2702